Almus Masaj Salonu Hizmeti – Masör Ece

Almus Masaj Salonu Hizmeti  – Masör Ece

Almus Masaj Salonu madem ki birbirlerini seviyorlardı, önemli olan buydu. Ne var ki, böyle tek tek örnekler, bu yaşa dek çevremde örülmüş tabular zincirini kırmaya yeterli değildi. Çıplaklıkla ahlaksızlık öylesine birbirine karışmıştı ki aklımda, Villers’deki tatilimizden bu yana ne bir plaja gidiyordum, ne bir yüzme havuzuna, ne de bir jimnastikhaneye içinde yaşadığım çevrede, anane ve göreneklerin seks üzerine çektiği perdeyi yırtacak, ne bir fiziksel davranışa göz yumulurdu, ne de bu tarz şeylerin sözü edilirdi.

Vücutlarını böylesine titizlikle saklayan, birbirleriyle mevzuşmalarını bayağı sözler, davranışlar ve nezaket kurallarıyla sınırlayan büyükler, nasıl olurdu da birdenbire kendilerini hayvansı itkilere ve zevklere koyverirlerdi? Son sınıftayken, Marguerite de The’ricourt, Matmazel Lejeune’e evleneceğinden söz açtı. Kendinden hayli yaşlı, babasının iş arkadaşlarından, hali vakti yerinde bir insanla evleniyordu. Adam Marguerite’i Almusliğinden beri tanıyordu.

Almus Masaj Salonu mutluluğundan kabına sığamıyordu. “Evlilik” sözü bir bomba benzer biçimde patladı aklımda ve bigün dersin orta yerinde kızlardan biri köpek şeklinde havlamaya başladığı gün düştüğüm şaşkınlıktan daha büyük bir şaşkınlık içinde dilim tutuldu. Nasıl olurdu da, şurada, karşımda şık şapkası, eldivenleri, ölçülü gülümseyişiyle duran bu terbiyeli kızın pembe, yumuşacık vücuduyla, çıplak bir adamın altında yattığı fikri akla getirilebilirdi?

Almus Masaj Salonu

Almus Masaj Salonu çırılçıplak soyacak kadar ileri gitmedim. Sadece uzun, saydam bir gecelikle düşledim onu. Saçları yastığın üzerine yayılacak, vücudunu sunacaktı. Doğal bir gelişime bağlı olmayan böylesi bir kendini veriş, çAlmuslık demekti. Ya cinsellik, beynin kısa bir süre dengesini yitirmesi demekti ya da Marguerite, her yere yanında bir dadıyla giden, o tanımış olduğum terbiyeli, aklı başında kız olmaktan çıkmıştı. Görünüşler aldatıcıydı ve bana inanmamı öğütledikleri dünya, yalanlarla doluydu. Bu ikinci varsayıma daha çok aklım yattı. Ne var ki bu durumda da, aldanmış, kendimi aldatmış oluyordum; bununla beraber çok uzun bir süre. KuşAlmusrım, öylesine alışmış olduğum imgesel silemiyordu gözlerimden:

Gerçek Marguerite, karşımda duran, şapkalı, eldivenli kızdı. Onu yan çıplak, bir erkeğin önünde planladığım süre, alev alev bir duygular karmaşasına sürükleniyor, ahlak ve sağduyunun bütün normal ölçüleri bir anda yıkılıveriyordu. Temmuzun sonucunda tatile gittim. Bu kere, cinsel yaşamın, ne huzurlu, soğukkanlı bir duyusal zevk, ne de sağduyudan sapma olmadığını kanıtlayan yeni bir özelliği keşfettim. Sex, daha çok çocuksu bir sapıklık, bir azgınlıktı.

Maurice eniştem, iki üç yıl yeşil salatadan başka bir şey yemeyerek sağ kalabilmiş; sonrasında tarifsiz acılar içinde mide kanserinden ölmüştü. Halamla Madeleine, saçlarını başlarını yolarak avaz avaz ağlayarak yas tutmuşlardı. Ama zaman içinde yatıştılar ve La Grüliere’deki yaşam, eskisinden daha canlı, daha neşeli, daha hareketli oldu. Robert, artık hiç çekinmeden dostlarını çağırabiliyordu eve. Eşraf çocukları otomobilin hazzına daha yeni yeni varıyor, kilometrelerce ötedeki danslara, partilere gitmeye bayılıyorlardı. Ya da avlanmaya çıkıyorlardı arabalara atlayıp. O yıl Robert, komşu kasabalardan birinde tatilini geçiren, yirmibeş yaşlarında bir dilbere vurulmuştu ve ille de kızla evleneceğim diye tutturmuştu. Yvonne, hemen her gün La Grilliere’e geliyordu. Bir giydiğini tekrar giymezdi.